Kararsız hava nedir ?

Umut

New member
Kararsız Hava: Toplumsal Yapıların Görünmez Fırtınası

Bir sabah pencereden dışarı baktığınızda, hava karar vermemiş gibidir; ne güneşli ne yağmurlu. Mont mu giymeli, tişört mü? Bu kararsızlık, doğanın bir yansıması olduğu kadar insan toplumlarının da metaforudur. Çünkü toplumsal yaşamda da “kararsız hava” hâkimdir — özellikle cinsiyet, ırk ve sınıf söz konusu olduğunda. Bu belirsizlik, bireylerin kimliklerini nasıl ifade edeceğini, toplumun kimleri “normal” sayacağını ve kimlerin dışarıda bırakılacağını şekillendirir.

---

Toplumun Havası: Cinsiyet, Irk ve Sınıf Üzerine Bir Barometre

Toplumsal hava, doğa gibi değişkendir; bazen baskıcı, bazen özgürleştirici. Ancak çoğu zaman, bu hava bazıları için daha kasvetlidir. Kadınlar için örneğin, “kararsız hava” çoğu zaman görünmez engellerin, mikro saldırıların ve norm baskılarının simgesidir. İş yerinde aynı işi yapan kadın ve erkeğin farklı ücretler alması, kadınların “fazla duygusal” diye yönetimden uzak tutulması gibi durumlar, sosyolog Arlie Hochschild’in duygusal emek kavramını doğrular: Kadınlardan hem işte profesyonel, hem evde duygusal emek üreticisi olmaları beklenir.

Irk ve sınıf da bu hava sisteminde belirleyici faktörlerdir. Irkçılık, bir nevi atmosfer kirliliğidir — her yere sızar, ama çoğu zaman “görünmez” kalır. Amerika’da siyah kadınların doğumda ölme oranlarının beyaz kadınlara göre üç kat fazla olması (CDC, 2022), bu görünmez rüzgârların ölümcül etkisini gösterir. Benzer biçimde sınıfsal farklılıklar, eğitime ve sağlığa erişimi belirler; düşük gelirli mahallelerde yaşayan bireyler, daha “zehirli” sosyal ve çevresel koşullarda büyürler.

---

Kadınların Deneyimi: Empatiyle Direnç Arasında

Toplumun kararsız havası en çok kadınların bedeninde hissedilir. Kadınlar, sürekli değişen normların ve beklentilerin ortasında yön bulmaya çalışır. Feminist araştırmacı bell hooks’un vurguladığı gibi, kadınların özgürleşmesi yalnızca cinsiyet eşitliğiyle değil, ırk ve sınıf adaletiyle de mümkündür. Örneğin beyaz, orta sınıf bir kadın için feminizm bir cam tavanı kırmakla ilgiliyken; siyah, işçi sınıfından bir kadın için bu, hayatta kalmakla ilgilidir.

Bu fark, feminizmin tek bir deneyimden ibaret olmadığını hatırlatır. Türkiye’de de kadınların sosyal konumu, bölgeye, ekonomik duruma ve kültürel normlara göre değişir. Anadolu’nun bir kasabasında “kadınlık” ile İstanbul’un bir semtindeki “kadınlık” aynı şey değildir. Ancak her iki durumda da toplumsal hava, kadınlardan “idare etmelerini” bekler. Empati, kadınların bu fırtınada birbirine tutunma biçimidir — çünkü dayanışma, bu belirsiz havada nefes almanın tek yoludur.

---

Erkeklerin Yaklaşımı: Çözüm Arayışında Sorumluluk ve Farkındalık

Toplumsal cinsiyet tartışmalarında erkeklerin rolü genellikle ya suçlayıcı ya da savunmacı biçimde ele alınır. Oysa bu “yağmur mu güneş mi” ikiliği yerine, daha karmaşık bir tablo vardır. Birçok erkek, değişen toplumsal beklentiler arasında “yeni erkeklik” tanımını bulmaya çalışıyor. Araştırmacı Michael Kimmel, modern erkeklerin “güçlü ama nazik, koruyucu ama eşitlikçi” bir kimlik inşa etmeye çalıştığını söyler.

Bazı erkekler bu süreçte aktif çözüm üreticisi olur: ev içi emeği paylaşmak, toplumsal cinsiyet eğitimlerine katılmak, kadınların sözünü dinlemek gibi pratiklerle. Ancak diğerleri için bu dönüşüm, “erkekliğin elden gitmesi” gibi algılanır. Bu noktada mesele, bireysel suç değil; toplumsal koşullanmadır. Yani “kararsız hava” erkekler için de duygusal bir mücadele alanıdır. Erkeklik, güçle değil, farkındalıkla yeniden tanımlandığında hava biraz daha yumuşar.

---

Irk ve Sınıf: Eşitsizliğin Fırtına Katmanları

Cinsiyet tartışmaları çoğu zaman ırk ve sınıfı dışarıda bırakır; oysa bu üçü birbirini besleyen sistemlerdir. Kimberlé Crenshaw’ın ortaya attığı kesişimsellik (intersectionality) kavramı, bu etkileşimi anlamamızı sağlar. Kararsız hava, yalnızca kadın olmakla değil, siyah kadın, Kürt kadın, göçmen kadın, trans kadın olmakla farklı biçimlerde hissedilir.

Örneğin Avrupa’da göçmen kadınlar hem ırkçılıkla hem cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele eder. Türkiye’de Suriyeli kadınların hem ucuz iş gücü olarak sömürülmesi hem de sosyal dışlanmaya maruz kalması, sınıf ve kimlik eksenlerinin birleştiği noktayı gösterir. Bu durum yalnızca “bireysel” değil, sistematik bir kararsızlıktır — yani hava, bazıları için hep pusludur.

---

Normların Basıncı: Toplumsal Havanın Değişken Yönleri

Toplumsal normlar, hava tahminleri gibidir: herkes hakkında bir şey söyler, ama nadiren tutar. “Kadın dediğin şöyle olmalı”, “erkek ağlamaz”, “zengin olmanın yolu şudur” gibi kalıplar, bireylerin nefes almasını zorlaştıran görünmez basınçlardır.

Normlar, özellikle sosyal medya çağında, performatif hale geldi. Feminist aktivist Sara Ahmed’in belirttiği gibi, “mutluluk” dahi artık bir norm haline geldi: Kadınlar mutlu görünmek zorunda, erkekler güçlü. Bu performanslar, tıpkı aniden bastıran bir yaz yağmuru gibi, insanı hazırlıksız yakalar.

---

Kararsız Havanın Umudu: Kolektif Denge Arayışı

Peki, bu belirsiz atmosferde nasıl nefes alınır? Cevap, bireysel değil, kolektiftir. Kadınların deneyimlerine empatiyle yaklaşan, erkeklerin de çözüm üretmeye katıldığı bir sosyal iklim yaratmak mümkündür. Bunun için eğitim politikaları, medya temsilleri ve iş yeri kültürleri dönüşmelidir.

Örneğin, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi sadece kadınlara değil, tüm topluma verildiğinde; ya da ücret eşitsizliklerine karşı yasalar gerçekten uygulandığında hava değişir. Ayrıca bireysel düzeyde, kendi önyargılarımızı fark etmek, “normal” sandığımız şeyleri sorgulamak da önemlidir.

---

Tartışmaya Açık Sorular: Sizce Bu Hava Ne Yöne Esecek?

- Toplumsal eşitlik için bireylerin mi, yoksa kurumların mı daha fazla sorumluluğu var?

- Erkeklik kavramı nasıl yeniden tanımlanabilir?

- Irk ve sınıf farklılıklarını göz ardı eden bir feminizm gerçekten kapsayıcı olabilir mi?

- Sizce “kararsız hava” hep sürecek mi, yoksa bir gün dengelenebilir mi?

---

Kaynaklar ve Kişisel Gözlemler

- Hochschild, Arlie. The Managed Heart: Commercialization of Human Feeling (1983)

- hooks, bell. Feminist Theory: From Margin to Center (1984)

- Crenshaw, Kimberlé. “Mapping the Margins: Intersectionality, Identity Politics, and Violence Against Women of Color” (1991)

- CDC Maternal Mortality Report (2022)

- Kimmel, Michael. Guyland: The Perilous World Where Boys Become Men (2008)

Kişisel olarak, “kararsız hava” kavramı bana çocukluğumda annemin “üşütme” uyarılarını hatırlatıyor. Belirsiz hava hep bir tedirginlik yaratırdı; tıpkı toplumda belirsiz kimliklerle yaşamanın yarattığı gerginlik gibi. Ancak doğru kıyafeti —yani farkındalığı, empatiyi, adaleti— giydiğimizde, her hava koşulunda yürümek mümkündür.
 
Üst