Zeynep
New member
6. Sınıfta Hangi Defterler Kullanılır? Bir Hikaye Üzerinden Düşünceler…
Merhaba forumdaşlarım! Bugün sizlerle, belki de hepimizin hatırladığı, o dönemde sıklıkla karşılaştığımız bir konuda bir hikaye paylaşmak istiyorum. Bu hikaye, okulda geçen bir anıyı barındırıyor; ancak bunun ötesinde bir şeyler anlatmak istiyorum. Okulun ilk yıllarından, belki de defterlerin hayatımıza nasıl dokunduğundan… Hadi, gelin biraz nostalji yapalım.
---
İsmail ve Zeynep, 6. sınıfın ilk gününde, okulun en eski sıralarından birinde karşılaştılar. İsmail, elinde kalın bir defterle, Zeynep ise incecik, rengarenk defterleriyle masasına oturmuştu. İkisi de farklı dünyaların insanlarıydı; ama bu, onların yollarının kesişmesine engel olamayacak kadar güçlüydü.
İsmail, her zaman çözüm odaklı bir çocuktu. Bir problemle karşılaştığında, hemen pratik bir çözüm bulmaya çalışırdı. Bir şeyin ne kadar verimli olduğunu düşünür, gereksiz yere fazla detaya dalmazdı. Elindeki defter de tam onun gibiydi: sade, düz, yalnızca işini görmek için var. O kalın defterin sayfalarına koyduğu notlar, hep açık ve netti; karışıklığa yer yoktu.
Zeynep ise tamamen farklıydı. Her zaman insanları anlamaya çalışan, duygusal zekası yüksek bir çocuktu. Zeynep, dünyayı renkler ve ilişkiler üzerinden algılardı. O yüzden defterleri de onun gibi çeşitlenmişti. Renkli kalemler, etiketler, stickerlar... Her sayfa bir başka hikaye anlatıyordu, her sayfa kişisel bir dokunuş taşıyordu. Zeynep için defter, sadece ders notları almanın ötesinde, kendini ifade edebileceği bir alan, bir sanat eseriydi.
Bir gün, öğretmen yeni bir konu başlattığında, sınıfta bir sessizlik hâkimdi. Zeynep, yazmaya başladığında defterini, her bir çizginin, her bir rengin aslında ne kadar önemli olduğunu düşündü. Çünkü onun için defter sadece bir araç değildi, o, onun iç dünyasının bir yansımasıydı. Derste anlamadığı bir şey olursa, renkli kalemiyle sorusunu işaretler, sonra öğretmeniyle paylaşarak çözüm bulurdu. O sorular, sadece birer bilgi arayışı değildi, Zeynep’in dünyasında empatiyi ve insanları anlama çabasını simgeliyordu.
İsmail ise defterinin sayfalarını karıştırarak, bir şeyler arıyordu. Onun defteri, düzenliydi ve tek bir şey vardı: işlev. Duygusal bağlardan çok, çözülmesi gereken sorulara odaklanıyordu. Bir gün, Zeynep’in defterini fark etti. Sayfalar, sanki bir renk paletinden fırlamış gibiydi; her sayfada başka bir şey vardı. İsmail, merakla Zeynep’in defterine göz attı. "Bunu nasıl takip ediyorsun?" diye sordu, "Bence çok karışık."
Zeynep gülümsedi. "Bana karışık görünmüyor. Bu defter, sadece ders değil, duygularımı da içeriyor," dedi. "Bazen önemli bir şeyi hatırlamak için renkleri kullanıyorum, bazen de notları alırken kendimi ifade etmek istiyorum. Her sayfa bir hikaye."
İsmail, şaşkın bir şekilde başını salladı. "Anlıyorum, ama ben daha çok hedefe odaklanırım. Bir şeyin ne kadar verimli olduğunu düşünürüm. Bu yüzden defterim çok basit: Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır."
Zeynep, biraz düşündü ve sonra nazikçe ekledi: "Belki de bir arada olabilsek, senin hedef odaklı yaklaşımını, benim duygusal dünyamla harmanlayabilirim. O zaman, belki birbirimizin defterlerinden de bir şeyler öğrenebiliriz."
O an, İsmail bir şeylerin farkına vardı. Herkesin bakış açısının farklı olduğunu anlamıştı. Zeynep’in dünyası, onun dünyasından farklıydı, ama bir araya geldiklerinde birbirlerine öğretecek çok şeyleri vardı. O gün, İsmail, Zeynep’in defterini almak yerine, kendi defterine bir şeyler eklemeyi düşündü. Belki de renkli kalemlerle, sadece ders için değil, duygularını ifade etmek için de kullanabilirdi.
---
Şimdi, forumdaşlarım, sizlerle bu hikayeyi paylaşmak istedim çünkü defterler, okuldaki en temel araçlardan biridir, değil mi? Ama bazen bir defterin içinde yalnızca notlar ve bilgiler yer almaz. Her defter, aslında bir insanın iç dünyasına açılan bir pencere olabilir. İsmail ve Zeynep’in hikayesi gibi, her öğrencinin kullanacağı defter farklı olabilir. Kimisi sade, kimisi renkli ve duygusal.
Sizce, 6. sınıfta hangi defterler kullanmak daha verimli olur? İsmail gibi sade ve işlevsel bir defter mi, yoksa Zeynep gibi renkli, kişisel bir defter mi? Her birimizin yaklaşımı farklı olabilir, ama belki de önemli olan, kendimizi doğru şekilde ifade edebilmek… Öğrencilerin, tıpkı defterleri gibi, farklı bakış açılarıyla büyümesine izin vermek gerek.
Hikayeme katılın, sizin defterleriniz nasıl? Hangi yaklaşımı tercih ediyorsunuz? Yorumlarınızı merakla bekliyorum.
Merhaba forumdaşlarım! Bugün sizlerle, belki de hepimizin hatırladığı, o dönemde sıklıkla karşılaştığımız bir konuda bir hikaye paylaşmak istiyorum. Bu hikaye, okulda geçen bir anıyı barındırıyor; ancak bunun ötesinde bir şeyler anlatmak istiyorum. Okulun ilk yıllarından, belki de defterlerin hayatımıza nasıl dokunduğundan… Hadi, gelin biraz nostalji yapalım.
---
İsmail ve Zeynep, 6. sınıfın ilk gününde, okulun en eski sıralarından birinde karşılaştılar. İsmail, elinde kalın bir defterle, Zeynep ise incecik, rengarenk defterleriyle masasına oturmuştu. İkisi de farklı dünyaların insanlarıydı; ama bu, onların yollarının kesişmesine engel olamayacak kadar güçlüydü.
İsmail, her zaman çözüm odaklı bir çocuktu. Bir problemle karşılaştığında, hemen pratik bir çözüm bulmaya çalışırdı. Bir şeyin ne kadar verimli olduğunu düşünür, gereksiz yere fazla detaya dalmazdı. Elindeki defter de tam onun gibiydi: sade, düz, yalnızca işini görmek için var. O kalın defterin sayfalarına koyduğu notlar, hep açık ve netti; karışıklığa yer yoktu.
Zeynep ise tamamen farklıydı. Her zaman insanları anlamaya çalışan, duygusal zekası yüksek bir çocuktu. Zeynep, dünyayı renkler ve ilişkiler üzerinden algılardı. O yüzden defterleri de onun gibi çeşitlenmişti. Renkli kalemler, etiketler, stickerlar... Her sayfa bir başka hikaye anlatıyordu, her sayfa kişisel bir dokunuş taşıyordu. Zeynep için defter, sadece ders notları almanın ötesinde, kendini ifade edebileceği bir alan, bir sanat eseriydi.
Bir gün, öğretmen yeni bir konu başlattığında, sınıfta bir sessizlik hâkimdi. Zeynep, yazmaya başladığında defterini, her bir çizginin, her bir rengin aslında ne kadar önemli olduğunu düşündü. Çünkü onun için defter sadece bir araç değildi, o, onun iç dünyasının bir yansımasıydı. Derste anlamadığı bir şey olursa, renkli kalemiyle sorusunu işaretler, sonra öğretmeniyle paylaşarak çözüm bulurdu. O sorular, sadece birer bilgi arayışı değildi, Zeynep’in dünyasında empatiyi ve insanları anlama çabasını simgeliyordu.
İsmail ise defterinin sayfalarını karıştırarak, bir şeyler arıyordu. Onun defteri, düzenliydi ve tek bir şey vardı: işlev. Duygusal bağlardan çok, çözülmesi gereken sorulara odaklanıyordu. Bir gün, Zeynep’in defterini fark etti. Sayfalar, sanki bir renk paletinden fırlamış gibiydi; her sayfada başka bir şey vardı. İsmail, merakla Zeynep’in defterine göz attı. "Bunu nasıl takip ediyorsun?" diye sordu, "Bence çok karışık."
Zeynep gülümsedi. "Bana karışık görünmüyor. Bu defter, sadece ders değil, duygularımı da içeriyor," dedi. "Bazen önemli bir şeyi hatırlamak için renkleri kullanıyorum, bazen de notları alırken kendimi ifade etmek istiyorum. Her sayfa bir hikaye."
İsmail, şaşkın bir şekilde başını salladı. "Anlıyorum, ama ben daha çok hedefe odaklanırım. Bir şeyin ne kadar verimli olduğunu düşünürüm. Bu yüzden defterim çok basit: Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır."
Zeynep, biraz düşündü ve sonra nazikçe ekledi: "Belki de bir arada olabilsek, senin hedef odaklı yaklaşımını, benim duygusal dünyamla harmanlayabilirim. O zaman, belki birbirimizin defterlerinden de bir şeyler öğrenebiliriz."
O an, İsmail bir şeylerin farkına vardı. Herkesin bakış açısının farklı olduğunu anlamıştı. Zeynep’in dünyası, onun dünyasından farklıydı, ama bir araya geldiklerinde birbirlerine öğretecek çok şeyleri vardı. O gün, İsmail, Zeynep’in defterini almak yerine, kendi defterine bir şeyler eklemeyi düşündü. Belki de renkli kalemlerle, sadece ders için değil, duygularını ifade etmek için de kullanabilirdi.
---
Şimdi, forumdaşlarım, sizlerle bu hikayeyi paylaşmak istedim çünkü defterler, okuldaki en temel araçlardan biridir, değil mi? Ama bazen bir defterin içinde yalnızca notlar ve bilgiler yer almaz. Her defter, aslında bir insanın iç dünyasına açılan bir pencere olabilir. İsmail ve Zeynep’in hikayesi gibi, her öğrencinin kullanacağı defter farklı olabilir. Kimisi sade, kimisi renkli ve duygusal.
Sizce, 6. sınıfta hangi defterler kullanmak daha verimli olur? İsmail gibi sade ve işlevsel bir defter mi, yoksa Zeynep gibi renkli, kişisel bir defter mi? Her birimizin yaklaşımı farklı olabilir, ama belki de önemli olan, kendimizi doğru şekilde ifade edebilmek… Öğrencilerin, tıpkı defterleri gibi, farklı bakış açılarıyla büyümesine izin vermek gerek.
Hikayeme katılın, sizin defterleriniz nasıl? Hangi yaklaşımı tercih ediyorsunuz? Yorumlarınızı merakla bekliyorum.