Zeynep
New member
“Çok Kenar” Nedir? – Bir Köydeki Poligonun Hikâyesi
Geçen yaz, dedemin köyüne gittiğimde herkesin dilinde garip bir kelime vardı: “çok kenar.” Önce “bir geometri meselesi mi bu?” diye düşündüm. Sonra anladım ki “çok kenar,” köydeki insanların birbirine taktığı bir lakaptı. Fakat zamanla bu kelime, yalnızca bir sıfat değil, bir hikâyeye dönüştü.
Şimdi size o hikâyeyi anlatmak istiyorum. Hem gülümseyelim hem düşünelim diye.
---
1. Bölüm: Çok Kenar’ın Doğuşu
Köyün eski kahvesinde, tahta sandalyelerden birinde oturan emekli öğretmen Halit Amca, bir gün köy meydanında şöyle dedi:
“İnsanlar da geometrik şekiller gibidir. Kimi üçgen gibi keskin, kimi daire gibi yumuşak. Ama bazıları var ki… çok kenar!”
O günden sonra “çok kenar” köyde farklı anlamlar kazandı. Birine “çok kenar” demek, onun fazla düşünceli, biraz da karmaşık biri olduğunu ima etmekti.
Hikâyemizin başkahramanı da bu lakabın sahibiydi: Meryem. Köyün tek üniversite mezunu kadınıydı, şehirde sosyoloji okumuş, sonra köye dönüp çocuklara gönüllü ders vermeye başlamıştı. İnsanlar ona hem hayranlık hem mesafe duyardı.
Bir gün köydeki erkeklerden biri, Hasan, arkadaşına şöyle dedi:
> “Meryem çok kenar kız yahu, her şeye bir açıdan bakıyor.”
Ve işte o anda, bu kelime, köyün sosyolojik sözlüğüne kazındı.
---
2. Bölüm: Meryem ve Hasan – Farklı Açıların Kesiştiği Yer
Meryem’in ders verdiği okulun duvarları dökülüyordu. Hasan ise belediyede çalışan genç bir teknisyendi. Onu her gün okulun etrafında tamirat yaparken görürdü. Aralarında garip bir denge vardı: Hasan pratik çözümler peşindeydi, Meryem ise anlamın.
Bir gün Meryem, okulun duvarını onarmak yerine neden çatlayan zihniyetleri onarmadığımızı sordu. Hasan, kahvesini yudumlayıp şöyle dedi:
> “Meryem, duvar çatlağını konuşmak yerine kireci karalım, önce çocuklar ıslanmasın.”
Meryem gülümsedi.
> “Ama Hasan, çocukların zihinleri ıslanırsa ne yapacağız?”
Bu konuşma köyde dilden dile dolaştı. Erkekler, Hasan’ın pratikliğini överken kadınlar Meryem’in derinliğini savundu. Ama aslında ikisi de haklıydı. Çünkü “çok kenar” olmak tam da buydu: Hem mantığı hem duyguyu aynı şeklin içine sığdırmaya çalışmak.
---
3. Bölüm: Tarihin Kenarlarında Kadınlar
Meryem bir akşam köy okulunda çocuklara “geometrinin hikâyesi”ni anlatıyordu. “Çok kenar” kavramını tahtaya çizdi ve dedi ki:
> “Birçok kenarı olan şekiller, dışarıdan karmaşık görünür ama içlerinde düzen vardır. Kadınlar da tarih boyunca böyleydi. Toplum, onları karmaşık sandı; oysa hepsi kendi içinde bir sistem kurdu.”
Ders bitince Hasan dışarıda bekliyordu.
> “Senin anlattıkların güzel ama köydeki kadınlar bu düzeni kurabiliyor mu?”
Meryem durdu.
> “Belki tam kuramıyorlar ama çabalıyorlar. Çünkü tarih boyunca kadınlara hep bir kenar çizildi: dış kenar. Ama artık biz şeklin merkezine de konuşlanıyoruz.”
Bu cümle, Hasan’ın zihninde yankılandı. Çünkü onun annesi de gençliğinde okula gidememiş, ama bütün köyün çocuklarına okuma yazma öğretmişti. O anda “çok kenar” sadece Meryem’i değil, annesini, halasını, bütün kadınları temsil etti.
---
4. Bölüm: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Anlamı
Bir gün köyün su deposu bozuldu. Herkes ne yapacağını konuşuyordu. Erkekler hemen toplandı: “Yeni borular alalım, vanayı değiştiririz.”
Meryem ortaya atladı:
> “Boruyu değiştirirsiniz, ama suyu adil paylaştırmazsanız köy yine susuz kalır.”
Hasan bunu duyunca gülümsedi.
> “Yani çözüm teknik değil, sosyal diyorsun?”
> “İkisi birden,” dedi Meryem. “Su gibi düşün. Hem akacak bir yol ister hem de adil bir paylaşım.”
O günden sonra köyde işler değişti. Kadınlar su planlamasında da söz hakkı aldı. Meryem’in “çok kenarlılığı” sayesinde köy, tek doğrusu olan bir yer olmaktan çıktı.
Hasan da fark etti ki, çözüm odaklı düşünmekle empati kurmak birbirini tamamlıyordu. Erkekler plan yaparken kadınlar insanı unutmamayı hatırlatıyordu.
---
5. Bölüm: “Çok Kenar” Bir Dünya Mümkün mü?
Bir akşam köy meydanında toplanıldı. Meryem, Hasan, öğretmen Halit Amca ve köy halkı bir daire oluşturdu. Ortada bir taşın üzerine tebeşirle bir şekil çizdiler: çokgen.
Halit Amca konuştu:
> “İşte insanlık da böyle. Her birimiz bir kenarız. Ama bir kenar eksilirse şekil tamamlanmaz.”
Meryem ekledi:
> “Toplumun güçlü olması, herkesin kendi kenarını bilmesiyle mümkün.”
Hasan da söz aldı:
> “O zaman mesele köşeleri törpülemek değil, yönleri birleştirmek.”
O an herkes sessiz kaldı. Çünkü basit bir köy sohbeti, felsefeye dönüşmüştü. Meryem’in “çok kenar” kavramı artık sadece bir lakap değil, bir yaşam biçimiydi.
---
6. Bölüm: Kenarların Ardında Saklı Mesaj
Ben o köyde sadece bir misafirdim ama bu hikâyeyi unutamadım. Meryem’in “çok kenarlılığı” bana şunu öğretti: İnsan, tek yönlü olmaktan vazgeçtiğinde gelişiyor. Bir toplum, empatiyle stratejiyi, duygu ile aklı, geçmişle geleceği birleştirebildiğinde güçlü bir şekle dönüşüyor.
Bugün hâlâ biri çok yönlü düşündüğünde, ona “çok kenar” diyoruz. Ama bu kez gülerek, saygıyla. Çünkü artık biliyoruz ki, çok kenar olmak “karışık” değil, “zengin” olmaktır.
---
Forumda Tartışma Başlatmak İçin
- Sizce “çok kenar” olmak karmaşık mı, yoksa bütüncül mü?
- Empatiyle stratejiyi bir arada tutmak mümkün mü, yoksa biri diğerini zayıflatır mı?
- Toplum olarak hangi kenarlarımızı görmezden geliyoruz?
- Siz hiç birine “çok kenar” dendiğinde aslında “çok yönlü” demek istediniz mi?
---
Sonuç: Herkes Bir Kenar, Birlikte Bütünüz
“Çok kenar” sadece bir kelime değil; toplumsal farkındalığın geometrik bir metaforudur. Tarih boyunca insanlar hep “tek doğrulu” sistemlerle yönetildi ama hayatın kendisi hiçbir zaman düz çizgilerden ibaret olmadı.
Meryem’in hikâyesi, Hasan’ın pratik zekâsı ve köyün ortak aklı bize gösterdi ki; insanı anlamak, kenarları değil bağlantıları görmektir.
Ve belki de en güzel soru şu:
Bir toplum, kendi çok kenarlarını birleştirmeyi başardığında, hangi şekle dönüşür?
Geçen yaz, dedemin köyüne gittiğimde herkesin dilinde garip bir kelime vardı: “çok kenar.” Önce “bir geometri meselesi mi bu?” diye düşündüm. Sonra anladım ki “çok kenar,” köydeki insanların birbirine taktığı bir lakaptı. Fakat zamanla bu kelime, yalnızca bir sıfat değil, bir hikâyeye dönüştü.
Şimdi size o hikâyeyi anlatmak istiyorum. Hem gülümseyelim hem düşünelim diye.
---
1. Bölüm: Çok Kenar’ın Doğuşu
Köyün eski kahvesinde, tahta sandalyelerden birinde oturan emekli öğretmen Halit Amca, bir gün köy meydanında şöyle dedi:
“İnsanlar da geometrik şekiller gibidir. Kimi üçgen gibi keskin, kimi daire gibi yumuşak. Ama bazıları var ki… çok kenar!”
O günden sonra “çok kenar” köyde farklı anlamlar kazandı. Birine “çok kenar” demek, onun fazla düşünceli, biraz da karmaşık biri olduğunu ima etmekti.
Hikâyemizin başkahramanı da bu lakabın sahibiydi: Meryem. Köyün tek üniversite mezunu kadınıydı, şehirde sosyoloji okumuş, sonra köye dönüp çocuklara gönüllü ders vermeye başlamıştı. İnsanlar ona hem hayranlık hem mesafe duyardı.
Bir gün köydeki erkeklerden biri, Hasan, arkadaşına şöyle dedi:
> “Meryem çok kenar kız yahu, her şeye bir açıdan bakıyor.”
Ve işte o anda, bu kelime, köyün sosyolojik sözlüğüne kazındı.
---
2. Bölüm: Meryem ve Hasan – Farklı Açıların Kesiştiği Yer
Meryem’in ders verdiği okulun duvarları dökülüyordu. Hasan ise belediyede çalışan genç bir teknisyendi. Onu her gün okulun etrafında tamirat yaparken görürdü. Aralarında garip bir denge vardı: Hasan pratik çözümler peşindeydi, Meryem ise anlamın.
Bir gün Meryem, okulun duvarını onarmak yerine neden çatlayan zihniyetleri onarmadığımızı sordu. Hasan, kahvesini yudumlayıp şöyle dedi:
> “Meryem, duvar çatlağını konuşmak yerine kireci karalım, önce çocuklar ıslanmasın.”
Meryem gülümsedi.
> “Ama Hasan, çocukların zihinleri ıslanırsa ne yapacağız?”
Bu konuşma köyde dilden dile dolaştı. Erkekler, Hasan’ın pratikliğini överken kadınlar Meryem’in derinliğini savundu. Ama aslında ikisi de haklıydı. Çünkü “çok kenar” olmak tam da buydu: Hem mantığı hem duyguyu aynı şeklin içine sığdırmaya çalışmak.
---
3. Bölüm: Tarihin Kenarlarında Kadınlar
Meryem bir akşam köy okulunda çocuklara “geometrinin hikâyesi”ni anlatıyordu. “Çok kenar” kavramını tahtaya çizdi ve dedi ki:
> “Birçok kenarı olan şekiller, dışarıdan karmaşık görünür ama içlerinde düzen vardır. Kadınlar da tarih boyunca böyleydi. Toplum, onları karmaşık sandı; oysa hepsi kendi içinde bir sistem kurdu.”
Ders bitince Hasan dışarıda bekliyordu.
> “Senin anlattıkların güzel ama köydeki kadınlar bu düzeni kurabiliyor mu?”
Meryem durdu.
> “Belki tam kuramıyorlar ama çabalıyorlar. Çünkü tarih boyunca kadınlara hep bir kenar çizildi: dış kenar. Ama artık biz şeklin merkezine de konuşlanıyoruz.”
Bu cümle, Hasan’ın zihninde yankılandı. Çünkü onun annesi de gençliğinde okula gidememiş, ama bütün köyün çocuklarına okuma yazma öğretmişti. O anda “çok kenar” sadece Meryem’i değil, annesini, halasını, bütün kadınları temsil etti.
---
4. Bölüm: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Anlamı
Bir gün köyün su deposu bozuldu. Herkes ne yapacağını konuşuyordu. Erkekler hemen toplandı: “Yeni borular alalım, vanayı değiştiririz.”
Meryem ortaya atladı:
> “Boruyu değiştirirsiniz, ama suyu adil paylaştırmazsanız köy yine susuz kalır.”
Hasan bunu duyunca gülümsedi.
> “Yani çözüm teknik değil, sosyal diyorsun?”
> “İkisi birden,” dedi Meryem. “Su gibi düşün. Hem akacak bir yol ister hem de adil bir paylaşım.”
O günden sonra köyde işler değişti. Kadınlar su planlamasında da söz hakkı aldı. Meryem’in “çok kenarlılığı” sayesinde köy, tek doğrusu olan bir yer olmaktan çıktı.
Hasan da fark etti ki, çözüm odaklı düşünmekle empati kurmak birbirini tamamlıyordu. Erkekler plan yaparken kadınlar insanı unutmamayı hatırlatıyordu.
---
5. Bölüm: “Çok Kenar” Bir Dünya Mümkün mü?
Bir akşam köy meydanında toplanıldı. Meryem, Hasan, öğretmen Halit Amca ve köy halkı bir daire oluşturdu. Ortada bir taşın üzerine tebeşirle bir şekil çizdiler: çokgen.
Halit Amca konuştu:
> “İşte insanlık da böyle. Her birimiz bir kenarız. Ama bir kenar eksilirse şekil tamamlanmaz.”
Meryem ekledi:
> “Toplumun güçlü olması, herkesin kendi kenarını bilmesiyle mümkün.”
Hasan da söz aldı:
> “O zaman mesele köşeleri törpülemek değil, yönleri birleştirmek.”
O an herkes sessiz kaldı. Çünkü basit bir köy sohbeti, felsefeye dönüşmüştü. Meryem’in “çok kenar” kavramı artık sadece bir lakap değil, bir yaşam biçimiydi.
---
6. Bölüm: Kenarların Ardında Saklı Mesaj
Ben o köyde sadece bir misafirdim ama bu hikâyeyi unutamadım. Meryem’in “çok kenarlılığı” bana şunu öğretti: İnsan, tek yönlü olmaktan vazgeçtiğinde gelişiyor. Bir toplum, empatiyle stratejiyi, duygu ile aklı, geçmişle geleceği birleştirebildiğinde güçlü bir şekle dönüşüyor.
Bugün hâlâ biri çok yönlü düşündüğünde, ona “çok kenar” diyoruz. Ama bu kez gülerek, saygıyla. Çünkü artık biliyoruz ki, çok kenar olmak “karışık” değil, “zengin” olmaktır.
---
Forumda Tartışma Başlatmak İçin
- Sizce “çok kenar” olmak karmaşık mı, yoksa bütüncül mü?
- Empatiyle stratejiyi bir arada tutmak mümkün mü, yoksa biri diğerini zayıflatır mı?
- Toplum olarak hangi kenarlarımızı görmezden geliyoruz?
- Siz hiç birine “çok kenar” dendiğinde aslında “çok yönlü” demek istediniz mi?
---
Sonuç: Herkes Bir Kenar, Birlikte Bütünüz
“Çok kenar” sadece bir kelime değil; toplumsal farkındalığın geometrik bir metaforudur. Tarih boyunca insanlar hep “tek doğrulu” sistemlerle yönetildi ama hayatın kendisi hiçbir zaman düz çizgilerden ibaret olmadı.
Meryem’in hikâyesi, Hasan’ın pratik zekâsı ve köyün ortak aklı bize gösterdi ki; insanı anlamak, kenarları değil bağlantıları görmektir.
Ve belki de en güzel soru şu:
Bir toplum, kendi çok kenarlarını birleştirmeyi başardığında, hangi şekle dönüşür?