Farketti Ki Nasıl Yazılır ?

Normender

Global Mod
Global Mod
Farketti Ki Nasıl Yazılır? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün hep birlikte küçük ama düşündürücü bir sorudan yola çıkmak istiyorum: “Farketti ki” nasıl yazılır? İlk bakışta sadece bir yazım meselesi gibi görünen bu konu, aslında düşünme biçimimize, farkındalık düzeyimize ve toplumsal rollerimizi nasıl içselleştirdiğimize kadar uzanıyor. Türkçede “fark etti” ayrı yazılır; ama biz bunu sıkça “farketti” diye bitiştiririz. Peki bu hata sadece bir dilbilgisi yanlışı mı, yoksa fark etmenin kendisine dair bir toplumsal körlüğü mü temsil ediyor?

İşte bu yazıda, “fark etmek” fiilinin yazımından öte, “fark etmek” eylemini — yani görmeyi, anlamayı, empati kurmayı ve harekete geçmeyi — toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet dinamikleriyle birlikte ele alalım.

---

Fark Etmek: Görmekten Fazlası

“Fark etmek” sadece bir gözlem değil, aynı zamanda bir uyanış eylemidir. Dilimizdeki bu fiil, aslında bilincin devreye girdiği bir dönüm noktasını ifade eder. Ancak fark etmek için önce görmeyi, duymayı ve hissetmeyi öğrenmek gerekir.

Toplumsal cinsiyet rolleri açısından baktığımızda, kadınların fark etme biçimi genellikle duygusal zekâ ve empati ekseninde gelişirken; erkeklerinki daha çok çözüm üretme, analitik değerlendirme ve yapısal değişim üzerinden şekillenir.

Bu durum, kadınların toplumsal deneyimlerinde “duyumsama”nın; erkeklerin ise “eyleme geçme”nin daha öne çıkmasına yol açar.

Ancak sosyal adaletin gereği olarak, her iki yaklaşımın da birbirini tamamlaması gerekir. Çünkü fark etmek, sadece hissetmek ya da analiz etmek değildir — bu ikisini birleştirebilmektir.

---

Kadınların Fark Edişi: Empatinin Gücü

Kadınlar genellikle toplumsal yapı içinde “fark eden”, “sezen” ve “duyan” tarafta konumlanır. Bu durum tarihsel olarak, kadınlara yüklenen bakım ve duygusal sorumluluk rollerinden kaynaklanır. Bir annenin çocuğunun yüz ifadesinden derin bir üzüntüyü anlayabilmesi, bir kadının arkadaşının ses tonundan kırgınlığını sezebilmesi, işte bu farkındalık biçiminin bir yansımasıdır.

Fakat bu farkındalık biçimi çoğu zaman görünmez kılınır. Kadınların sezgisel gücü, empati becerileri, duygusal emeği “doğal” kabul edilir — sanki bu bir meziyet değil, bir görevmiş gibi.

Oysa “fark etti ki” dediğimizde, kadının bu fark edişi, toplumsal bir uyanışın da başlangıcı olabilir. Bir kadın, kendisine biçilen rolü fark ettiğinde, yalnızca kendi yaşamında değil; çevresinde de bir dönüşüm başlatır.

Bugün hâlâ birçok kadın, “fark etti ki hep o dinliyor, o anlıyor, o taşıyor yükü.” Bu fark ediş, değişimin ilk adımıdır. Kadınların farkındalığı, toplumun vicdanını canlı tutar.

---

Erkeklerin Fark Edişi: Çözümün Akıl Tarafı

Erkeklerin fark etme biçimi çoğunlukla “nasıl düzeltebilirim?” sorusuyla başlar. Bu, analitik düşünmenin ve çözüm odaklı yaklaşımın bir yansımasıdır. Ancak burada önemli olan nokta, fark etmenin yalnızca dışsal bir eylem değil, içsel bir süreç olduğunun anlaşılmasıdır.

Bir erkek, bir tartışmada “fark etti ki hep o konuşuyor, ama dinlemiyor” dediğinde, bu sadece bir dilbilgisel doğruluk değil, duygusal bir farkındalığın da işaretidir.

Toplumsal olarak erkeklere, güçlü olmanın duygusuzlukla karıştırıldığı öğretilmiştir. Oysa duygusal farkındalık, zayıflık değil, olgunluğun göstergesidir. Erkeklerin fark etme sürecine duygusal derinlik kattıkları ölçüde, hem ilişkilerde hem de toplumsal hayatta dönüşüm başlar.

---

Fark Etmekteki Toplumsal Körlük

Birçok insan, farkında olmadan toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretir. Kadınların “doğal olarak anlayışlı”, erkeklerin “doğal olarak lider” olduğu yönündeki kalıplar, fark etmeyi engeller.

Bu yüzden, “farketti ki” hatası aslında bir metafordur: yazım hatası, düşünme hatasına dönüşür. “Fark etti”yi ayrı yazmayı öğrendiğimizde, belki fark etmenin de ayrı bir eylem olduğunu hatırlarız — sadece görmek değil, sorgulamak, hissetmek, dönüştürmek.

Sosyal adalet, tam da burada devreye girer. Çünkü fark etmek, sessiz kalanları duymak, görünmeyenleri görmek ve bastırılanları tanımak demektir.

Bir toplum, farklılıkları fark ettiğinde değil, onlara değer verdiğinde adil hale gelir.

---

Çeşitliliği Fark Etmek: “Öteki”nin Hikâyesi

Çeşitlilik; cinsiyet, etnik köken, dil, inanç, engellilik, yaş ya da yönelim fark etmeksizin, herkesin eşit derecede görünür olmasını gerektirir.

“Fark etti ki” ifadesini sadece bir dil kuralı olarak değil, çeşitlilik bilincinin bir metaforu olarak düşünelim.

Bir topluluk, üyelerinin farklılıklarını bastırmak yerine fark ettiğinde; o topluluk güçlenir, derinleşir, insani hale gelir.

Bir birey, kendi ayrıcalıklarını fark ettiğinde; eşitliğe katkı sunmaya başlar.

---

Fark Etmekten Fark Yaratmaya

Yalnızca fark etmek yetmez; fark yaratmak gerekir. Kadınların empatik duyarlılığı ile erkeklerin analitik bakışı birleştiğinde, toplumsal adaletin gerçek temeli atılır.

Her birimizin yapabileceği küçük farklar vardır:

- Bir kadın konuştuğunda sözünü kesmemek.

- Bir erkek duygularını dile getirdiğinde onu küçümsememek.

- Bir kişinin farklı kimliğiyle var olmasına alan tanımak.

Tüm bunlar, “fark etti ki” cümlesinin toplumsal karşılığıdır.

---

Peki Ya Biz?

Sevgili forumdaşlar,

Siz hiç “farketti ki” diye yazdığınızda, aslında neyi fark ettiğinizi düşündünüz mü?

Sizce fark etmek daha çok hissetmekle mi, yoksa düşünmekle mi ilgilidir?

Kadınların empatisiyle erkeklerin çözümcülüğü birleştiğinde toplum nasıl bir dönüşüm yaşar?

Belki de asıl soru şu:

Biz birlikte fark etmeyi öğrenirsek, dünya nasıl bir yer olur?

---

Sonuç: Fark Etmek Bir Eylemdir

“Farketti ki” değil, “fark etti ki.”

Ama bu yalnızca dilbilgisel bir düzeltme değil; toplumsal bir çağrıdır. Çünkü her “fark etti” cümlesi, bir dönüşümün başlangıcıdır.

Fark eden insanlar, değişimin tohumlarını eker.

Fark eden toplumlar, adaleti büyütür.

Ve biz, bu forumda bir araya gelmiş bireyler olarak, belki de en önemlisini yapıyoruz:

Birlikte fark ediyoruz.
 
Üst