Fransız yapmak ne demek ?

Zeynep

New member
Fransız Yapmak: Bir Yalanın Peşinde

Bir Şehir, Bir Yalan: "Fransız Yapmak" Nedir?

Merhaba arkadaşlar! Bugün size ilginç bir hikaye anlatmak istiyorum. Bir kelime var, belki de hepimizin zaman zaman kullandığı, belki de daha önce hiç duymadığınız, ama mutlaka bir şekilde karşılaştığınız bir terim: "Fransız yapmak." Bu deyim, yalnızca dilde kalmaz, aslında toplumsal yapılar ve kültürel normlarla şekillenen bir davranışı temsil eder. "Fransız yapmak," birine sırtını dönmek, yüzünü göstermemek, yani bir konuda bilerek ya da istemeden kayıtsız kalmak anlamına gelir. Ama, bu deyimin ardında ne yatar? Gerçekten Fransızlar mı sorumlu? Hadi gelin, bir hikaye üzerinden bu deyimin kökenine, anlamına ve toplumdaki yeri üzerine düşünelim.

Bir İlkbahar Günü ve Bir İkili İlişki

Hikayemiz, Fransız yapmanın anlamını çözmeye çalışan iki karakterin etrafında dönüyor: Arda ve Selin. Arda, her zaman çözüm odaklı ve mantıklı bir adamdır. Her şeyin bir planı olmalıdır, her sorunun bir çözümü vardır. Selin ise duygusal zekası yüksek, insan ilişkilerine değer veren ve empatik bir kadındır. Onun için dünyadaki en değerli şey, başkalarının duyguları ve ilişkilerin samimiyetidir.

Bir ilkbahar sabahı, Arda ve Selin parkta yürürken bir arkadaşlarının başına gelen bir olayı konuşuyorlardı. Ahmet, bir süredir Selin'in yakın arkadaşıydı, ama o günlerde işler pek yolunda gitmiyordu. Arda, her zaman olduğu gibi konuyu mantıklı bir şekilde ele alıyordu: "Selin, ne kadar üzülse de Ahmet’in tavırları çok belirgin. Bence ona açıkça söylemek gerek. Bir an önce ilişkiyi bitirsin ki herkes rahat etsin."

Selin başını sallayarak Arda'ya bakıyordu. "Biliyorum ama... O zaman Ahmet'in hislerini göz ardı etmiş olacağız. Onun da bir zamanı var. Belki biraz daha anlayışlı olmalıyız," dedi Selin.

Fransız Yapmak: Bir Taktik veya Kader?

Selin’in empatik bakış açısını bir kenara koyduğumuzda, Arda'nın çözüm odaklı yaklaşımını anlamak zor değil. Arda, olaya bir strateji olarak yaklaşmıştı. Ona göre, olan bitenin çözülmesi gerekiyordu ve bu çözüm de hızlıca alınmalıydı. Yani bir nevi "Fransız yapmak," bu tür durumlardan kaçmak, duygusal karmaşayı bir kenara bırakıp mantıklı bir çözüme ulaşmaktı. Bu, tam anlamıyla Fransız yapmak değildi, fakat kendini geri çekmek, neşeyi, sıkıntıyı, hatta ilişkiyi bir kenara bırakıp sadece "işi" yapmak, toplumsal normlara göre de kabul edilen bir davranıştı.

Selin ise, insan ilişkilerindeki duygusal derinliği savunuyordu. Onun için “Fransız yapmak,” sadece fiziksel olarak ortadan kaybolmak değil, duygusal olarak da geri durmaktı. Yani birine sırtını dönmek, sadece bir pasif eylem değil, karşılıklı anlayış eksikliğiyle ortaya çıkan bir yıkım olabilir. "Fransız yapmak" deyimi, aslında bazen duygusal olarak uzak durmayı ya da hayatta olan duygusal bağları göz ardı etmeyi ifade ederdi. Fakat, Selin’in bakış açısına göre, bu tür bir davranış daha çok bir kaçış olarak görünüyordu.

Bir Yalanın Arkasında: Tarihsel ve Kültürel Yansıma

Arda ve Selin’in konuşması ilerledikçe, "Fransız yapmak" deyiminin kökeni hakkında daha fazla fikir edinmeye başladılar. Birçok kişi, bu deyimin tarihsel olarak Fransızlarla ilişkilendirilmesinin sebeplerini merak etmiştir. Bütün mesele, Fransızların kendilerini bir şekilde "farklı" ve bazen de yabancılaştırılmış olarak tanımlamalarından kaynaklanıyor olabilir. 17. yüzyılda, Fransız aristokrasisinin toplumsal normlara ve davranış biçimlerine olan "mesafesi," bu tür bir ifade ile halk arasında yayılmaya başlamıştı.

Yani, Fransızlar toplumdan bir şekilde soyutlanarak, olaylara daha mesafeli bir şekilde bakıyorlardı. Bu, onları bazı toplumlar için soğuk ve ilgisiz bir grup olarak tanıttı. Bu kültürel fark, zamanla "Fransız yapmak" deyimi olarak dilimize girdi ve anlamını kazandı. Ancak, "Fransız olmak" sadece bir etnik kimlikle ilişkilendirilmiş değil, aynı zamanda toplumsal yapılarla da sıkı sıkıya bağlantılıydı. Bu deyim, bazen toplumun dayattığı "yapılması gerekeni" yapmaktan ziyade, kişisel bir çıkışı, bağımsızlığı ve hatta pasif direnişi simgeliyor olabilir.

Çözüm veya Kaçış: Farklı Perspektifler

Hikayemizde, Arda ve Selin’in birbirlerinden farklı bakış açıları olduğu kadar, Fransız yapmanın anlamı da bu iki karakterin gözünde değişiyordu. Arda, bir sorun karşısında yapılacak olan çözüm odaklı yaklaşımı benimsedi. Bazen, ilişkilerde veya toplumsal sorunlarda, net bir strateji izlemek gerekebilir. “Fransız yapmak,” bir nevi durumun kolayca halledilmesi için pasif kalmak, ama bunu stratejik bir şekilde yapmak anlamına gelebilir. Ancak, Arda’nın yaklaşımında hep bir şey eksikti: İlişkilerin duygusal boyutu. Her ne kadar stratejik ve hızlı bir çözüm önerse de, insan ilişkileri her zaman basit bir denkleme indirgenemez.

Selin ise, ilişkilerdeki empatiyi ve duygusal anlayışı savunuyordu. "Fransız yapmak," bazen duygusal bir mesafe koymak olabilir, ama bu mesafe kişiyi yalnızca yalnız bırakmakla kalmaz, aynı zamanda iki insan arasındaki güveni de kırabilir. Bu nedenle, "Fransız yapmak" deyimi, bazen kasıtlı bir kayıtsızlık veya kaybolma anlamına gelebilir, ancak gerçek dünyada, bu tür bir uzaklaşma yalnızca daha karmaşık duygusal sonuçlara yol açabilir.

Sonuç: Fransız Yapmak ve Toplumsal İlişkiler

Hikayenin sonunda, Arda ve Selin birbirlerinin bakış açılarına daha açık bir şekilde bakarak, “Fransız yapmak” deyiminin aslında basit bir davranıştan çok, daha geniş toplumsal ve kültürel bağlamlarla ilişkilendirilebileceğini kabul ettiler. Fransız yapmak, bazen bir çözümün, bazen bir kaçışın, bazen de bir stratejinin ifadesi olabilir. Her ne olursa olsun, ilişkilerde ve toplumsal hayatta önemli olan, bu tür davranışları anlamak ve onları doğru bir şekilde yorumlamaktır.

Sizce "Fransız yapmak" sadece bir kaçış mı, yoksa bir stratejik yaklaşım mı? İnsanlar, bazen duygusal mesafe koyarak mı sorunları daha iyi çözebilirler? Bu deyim, toplumsal normlarla ne kadar bağlantılıdır?
 
Üst