Merkantilizm Hangi çağda ?

Zeynep

New member
Merkantilizm: Altın Dönemi, Yaşasın!

Siz hiç bir insanın “altın çağı”na denk geldiniz mi? Yani, her şeyin “altınla” ölçüldüğü, paranın en değerli şey olduğu, ülkelerin birbirine adeta tüccar gibi bakıp “ne kadar kar ettin?” diye sorduğu bir dönem? Eğer bu tür bir dönemi hayal ediyorsanız, doğru yerdesiniz: Merkantilizm! Kulağa oldukça derin ve tarihi bir şey gibi gelse de aslında biraz ticaretin, ekonominin ve paranın şamata yaptığı bir çağdan bahsediyoruz.

Şimdi, yazının başında girişte her şey çok ciddiyetle başlayacakmış gibi hissediyorsanız, bir dakika, bir çay alın, rahatlayın! Hadi biraz da eğlenelim. Merkantilizm dediğimiz şey, 16. ve 18. yüzyıllarda paranın ve altının adeta yaşam kaynağı olduğu, “her şeyin bir ticaret olduğu” bir çağın ekonomik düşünce biçimidir. Yani, adeta o dönemdeki ülkeler, birbirlerinin dükkanlarında alışveriş yapmaya çalışan, ama "bu pazarlık bitmeden bir adım daha atmam!" diyen o cingöz tüccarları andırır.

Ama gelin, hemen bu konuyu biraz daha detaylı bir şekilde inceleyelim. Merkantilizm nedir, hangi çağda etkili olmuştur ve biz bu tarihi ekonomik düşüncenin derinliklerine nasıl dalabiliriz? Hadi hep birlikte keşfe çıkalım!

Merkantilizm Nerede, Ne Zaman Büyüdü?

Evet, şimdi biraz ciddileşelim. Merkantilizm, tam olarak 16. yüzyıldan başlayıp 18. yüzyılda en parlak dönemini yaşadı. Bu dönem, sanayi devrimi ve feodalizmin son bulduğu bir zamanı kapsar. Yani, “sanayi mi?” dediğinizi duyuyorum, evet, ama işler biraz geç başlamıştı! Bu zamanlarda, ülkeler güçlerini ekonomilerinden ve bu ekonomilerin nasıl yönlendirileceğinden almaya başladılar. Ve bu düşünce tarzı, ticaretin ve altının peşinden gitmekten ibaretti.

Bir nevi, ülkeler kendi iç pazarlarını koruyarak dışarıya altın ve gümüş gibi değerli metaller göndermeyi tercih ettiler. Yani, bugün biraz da sermaye akışını kontrol etmeye çalışan büyük finans şirketlerini düşündürten bir yaklaşım. Merkantilizm dediğimiz şey, esasen dış ticaretle ilgili dev bir hesap kitap yapmaktı. Sonuçta, altın ve gümüş biriktirmenin başarı olduğunu düşünüyordu insanlar.

Erkekler Stratejilerini Kurarken, Kadınlar İlişkileri Güçlendiriyor: Merkantilizmin Sosyal Yansıması

Dönemin ticaret anlayışına gelince, erkeklerin çözüm odaklı, stratejik yaklaşımını pek rahatlıkla bulabilirsiniz. Erkekler, savaş gibi düşünüp hep bir “zafer” arayışı içindeydiler. Ticaretin tek amacı vardı: kazanç! Her şey çok stratejikti ve bazı yönlerden askeri bir planlamayı andırıyordu. Hangi bölgeyi daha fazla kontrol ederim, rakiplerimi nasıl ezerim, dışarıdan gelen altını nasıl alırım… Erkekler açısından, her şey ama her şey bir “oyun” gibiydi.

Ancak kadınların ticaret ve ekonomi anlayışına da saygı duymak gerekir. Kadınlar, bu dönemdeki toplumlarda daha çok sosyal bağları kuvvetlendiriyor, insan ilişkilerini ihmal etmiyor ve empatik bir ticaret anlayışını benimsiyordu. Ancak, her ne kadar bu dönemde kadınların ekonomik güçleri sınırlı olsa da, daha sonra gelen sanayi devrimiyle bu rollerin değişeceğini hepimiz biliyoruz.

Bu da demek oluyor ki, her iki bakış açısının da, ekonominin gelişimine katkıda bulunduğunu söylemek mümkün. Stratejik planlar ve insan ilişkilerinin dengeye oturduğu bir çağda yaşamış olduk!

Peki Merkantilizmin Etkileri Bugün Hangi Alanlarda Gözlemleniyor?

Merkantilizmin tarihteki etkilerini yavaşça tarih sayfalarına gömmek bir yanlışa düşmek olurdu. Çünkü bugünkü birçok ekonomik strateji, aslında merkantilizmin temellerine dayanır. Dış ticaret politikaları, gümrük duvarları ve kendi iç pazarlarını koruma çabaları, tüm bu yaklaşımlar bugün de geçerli. Hatta büyük şirketlerin “başka ülkelerde daha fazla üretim yapalım, kendi pazarımıza mal gönderelim” yaklaşımı dahi, merkantilizmin bir yansıması sayılabilir.

Biraz abartarak söylemek gerekirse, “gümrük duvarları” bazen gerçek duvarlarla karışabiliyor. Yani bir ülke, dışarıdan gelen ürünleri ve sermayeyi kontrol etmek isterse, genelde daha kısıtlayıcı yasalarla bu tür bir düzenlemeye gider. Peki, bu ticaret savaşı yalnızca ekonomik mi? Tabii ki hayır. Gözlemlenen tüm bu politikaların hem toplumsal hem de kültürel etkileri var.

Peki Ya Bugün Merkantilizm, Yine Çalışır Mı?

Bugün, Merkantilizmin yeniden canlanıp canlanamayacağı üzerine kafa yoruyor musunuz? Belki de bazılarınız, “Ah, bu eski zamanlarda gerçekten işler böyle miydi?” diye düşünüyor. Aslında, modern dünyada ekonominin küreselleşmesi ile birlikte, daha farklı bir model ortaya çıkmış olsa da, merkantilist düşünce hala yer yer hayatımıza dokunuyor. Dünya ekonomisinin nasıl şekilleneceği ve ülkelerin birbirleriyle ne derece ticaret yapacakları, tam anlamıyla bir "altın çağı"na dönüşebilir mi? Ya da herkesin kaybetmesi mi söz konusu olur?

Tabii, her ne kadar ekonomik güç ve strateji ön planda olsa da, ticaretin özü ve insana dokunuşu hala önemlidir. O yüzden biraz daha empati, daha az altınla ölçülen, ilişkilerle şekillenen bir dünya kim bilir, daha ilginç olabilir!

Sonuçta, Merkantilizmin İronik Hükümdarı Kim?

İronik bir şekilde, altın çağı parlatan düşünce, hâlâ dünyayı şekillendiriyor. Ama belki de Merkantilizm, daha stratejik bakış açılarından çok, insanlar arası ilişkilerin değer kazandığı, altın yerine güvenin ve işbirliğinin rol oynadığı bir dünyada daha verimli olabilirdi. Kim bilir, belki de gerçekten bir yerlerde, altını bırakıp insanlığı düşünmeye başlarız.

Ama bugünden yarına, hep birlikte bu altın çağı anarken, altınla yapılacak ticaret kadar, dostlukların, anlaşmaların ve güvenin önemi de büyümeli. Peki, sizce bu yeni dönemi kim yönetecek? Altın mı, insanlık mı?
 
Üst