Ceren
New member
Rehber Öğretmene Hangi Görevler Verilemez? (Yani Rehberlik Odası = Müdür Yardımcısının Ajanda Deposu Değildir!)
Bir okulda rehber öğretmen olmak bazen “psikolojik danışman” değil “okulun görünmez kahramanı” olmak anlamına gelir. Kahve makinesinin arızasından kantin kavgalarına, veli toplantısında çay eksikliğinden kayıp çocuğa kadar her şey bir şekilde rehber öğretmene “uğrar.”
Ama durun! Rehber öğretmen her işin adamı değildir. Yani kimse “Hocam, teneffüste nöbet tutar mısınız?” diye sorduğunda içten içe “Ben rehber değil, Jedi Ustasıyım” diye düşünmekte haksız sayılmaz.
Empati mi Strateji mi? Kadın-Erkek Rehberlerin Komik Yaklaşımları
Erkek rehber öğretmen, okulda çıkan bir anlaşmazlıkta masaya oturur, derin nefes alır ve bir strateji çizer: “Bu çocuklar motivasyon eksikliğinden böyle davranıyor, disiplin değil, yönlendirme lazım.”
Kadın rehber öğretmen ise aynı durumda genellikle ilk olarak empati kurar: “Acaba evde bir sorun mu var, sabah kahvaltı edememiş olabilir mi?”
Ama gelin görün ki, bazen roller karışır. Mehmet Hoca “duygusal zekâ” üzerine TED Talk tadında konuşmalar yaparken, Elif Hoca “Hadi çocuklar, hedef odaklı düşünelim” diye mini bir stratejik planlama oturumu başlatabilir.
Yani klişeleri unutun; rehber öğretmen cinsiyetten bağımsız olarak hem kalp hem de beyinle çalışır.
Peki Ne Yapamaz Bu İnsanlar?
Burada asıl meseleye gelelim: Rehber öğretmene hangi görevler verilemez?
Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği açıkça belirtir: Rehber öğretmenler eğitim, yönetim ve idari işlerde görevlendirilemez.
Yani ne yapamazlar?
1. Nöbet Tutamazlar.
Çünkü rehber öğretmen, teneffüs aralarında öğrencilerin duygusal patlamalarını yönetmekle meşguldür, koridorda “Koşmayın çocuklar!” demekle değil.
2. Sınıf veya ders öğretmenliği yapamazlar.
“Hocam, bu dönem İngilizce öğretmenimiz yok, haftada üç saat idare etseniz?” denildiğinde, rehber öğretmenin yüzündeki donuk ifade aslında “Bu cümleyi duymamış olayım”ın profesyonel versiyonudur.
3. Evrak memurluğu veya idari görev alamazlar.
“Hocam şu yazıları çoğaltabilir misiniz, bilgisayar size yakın?”
Hayır, rehber öğretmen fotokopi cihazının manevi destekçisi değildir.
4. Öğrenci devamsızlığı takip görevi verilemez.
Çünkü rehber öğretmen öğrencinin neden devamsız olduğunu anlamaya çalışır; kimlik numarasını sistemde bulmaya değil.
5. Sınav gözetmenliği veya salon sorumluluğu da onların işi değildir.
Onlar öğrencinin sınav kaygısını azaltmaya çalışırken, sistem onları “sınavda sessizlik sağlama memuru”na dönüştüremez.
Okul Gerçeği: “Hocam Bir El Atar Mısınız?” Sendromu
Her okulda görülür: Rehber öğretmenin kapısı çalar, içeri biri girer ve klasik cümle gelir:
“Hocam, şu öğrenciyi biraz konuşturur musunuz?”
Ardından başka biri:
“Hocam, şu evrakı siz düzenleseniz olur mu, siz bu konularda beceriklisiniz.”
Ve nihayet en sevilen replik:
“Hocam, müdür bey sizi bir anons ettirdi ama konu tam belli değil.”
Bu noktada rehber öğretmenin iç sesi şöyle der:
“Ya bu okulun sorunları bitmez ama ben bitmeyecek sorunları anlamak için buradayım, çözmek için değil!”
Rehber öğretmen danışmandır, görev tanımı bellidir. Onu okulun “her işini halleden kişisi” haline getirmek, hem sistemin ruhuna hem mesleğin etik değerlerine aykırıdır.
E-E-A-T Perspektifinden: Neden Bu Görevler Verilmemeli?
E-E-A-T ilkelerine (Deneyim, Uzmanlık, Yetkinlik, Güvenilirlik) göre düşünelim:
Rehber öğretmen, psikolojik danışma ve rehberlik alanında uzmanlık eğitimi almıştır. Onun işi öğrencinin ruh sağlığını, sosyal ilişkilerini, akademik yönelimini desteklemektir.
Birine fotokopi çektirmek veya nöbet tutturmak bu uzmanlığı değersizleştirir.
Ayrıca bu tür görevlendirmeler, hem mesleki sınır ihlalidir hem de rehberlik hizmetlerinin kalitesini düşürür.
Yani mesele “iş bölümü” değil, “meslek etiği”dir.
Bir rehber öğretmen nöbet tutarken öğrencinin kaygı bozukluğunu fark edemez, çünkü o anda zil sesine odaklanmıştır.
Gerçek Hayattan Birkaç Sahne: Mizahla Gelen Farkındalık
– “Hocam, rehberlik odasında bir dolap var, orayı arşiv yapabilir miyiz?”
“Tabii, yeter ki ben de orayı stres arşivi olarak kullanayım.”
– “Hocam, şu dilekçeyi onaylatabilir misiniz, siz yazıda iyisiniz.”
“Ben yazıda iyiyim ama bu yazı beni depresyona sokabilir.”
– “Hocam, siz biraz öğrencilerle bahçede takılın, motivasyon olur.”
“Ben motivasyonun kaynağıyım ama güneş çarparsa terapi yapamam.”
Bu örnekler komik görünebilir, ama işin özü ciddi:
Rehber öğretmenin asli görevi; öğrencinin, öğretmenin ve velinin psikolojik ve sosyal uyumunu sağlamaktır.
Bir Forumun Son Sorusuyla Bitirelim:
Peki sizce, rehber öğretmenlerin bu kadar “çok yönlü” görülmesi onların yetkinliğini mi gösteriyor, yoksa sistemin onlardan ne bekleyeceğini bilmemesini mi?
Belki de sorun, rehber öğretmenlerin “yardımseverliği” ile “sınır koyma becerisi” arasındaki ince çizgide gizlidir.
Unutmayalım: Her rehber öğretmen bir kahramandır ama süper kahraman değildir.
Ve onların süper gücü, fotokopi çekmek değil; bir gencin hayatını değiştirecek o tek doğru cümleyi zamanında söyleyebilmektir.
Bir okulda rehber öğretmen olmak bazen “psikolojik danışman” değil “okulun görünmez kahramanı” olmak anlamına gelir. Kahve makinesinin arızasından kantin kavgalarına, veli toplantısında çay eksikliğinden kayıp çocuğa kadar her şey bir şekilde rehber öğretmene “uğrar.”
Ama durun! Rehber öğretmen her işin adamı değildir. Yani kimse “Hocam, teneffüste nöbet tutar mısınız?” diye sorduğunda içten içe “Ben rehber değil, Jedi Ustasıyım” diye düşünmekte haksız sayılmaz.
Empati mi Strateji mi? Kadın-Erkek Rehberlerin Komik Yaklaşımları
Erkek rehber öğretmen, okulda çıkan bir anlaşmazlıkta masaya oturur, derin nefes alır ve bir strateji çizer: “Bu çocuklar motivasyon eksikliğinden böyle davranıyor, disiplin değil, yönlendirme lazım.”
Kadın rehber öğretmen ise aynı durumda genellikle ilk olarak empati kurar: “Acaba evde bir sorun mu var, sabah kahvaltı edememiş olabilir mi?”
Ama gelin görün ki, bazen roller karışır. Mehmet Hoca “duygusal zekâ” üzerine TED Talk tadında konuşmalar yaparken, Elif Hoca “Hadi çocuklar, hedef odaklı düşünelim” diye mini bir stratejik planlama oturumu başlatabilir.
Yani klişeleri unutun; rehber öğretmen cinsiyetten bağımsız olarak hem kalp hem de beyinle çalışır.
Peki Ne Yapamaz Bu İnsanlar?
Burada asıl meseleye gelelim: Rehber öğretmene hangi görevler verilemez?
Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği açıkça belirtir: Rehber öğretmenler eğitim, yönetim ve idari işlerde görevlendirilemez.
Yani ne yapamazlar?
1. Nöbet Tutamazlar.
Çünkü rehber öğretmen, teneffüs aralarında öğrencilerin duygusal patlamalarını yönetmekle meşguldür, koridorda “Koşmayın çocuklar!” demekle değil.
2. Sınıf veya ders öğretmenliği yapamazlar.
“Hocam, bu dönem İngilizce öğretmenimiz yok, haftada üç saat idare etseniz?” denildiğinde, rehber öğretmenin yüzündeki donuk ifade aslında “Bu cümleyi duymamış olayım”ın profesyonel versiyonudur.
3. Evrak memurluğu veya idari görev alamazlar.
“Hocam şu yazıları çoğaltabilir misiniz, bilgisayar size yakın?”
Hayır, rehber öğretmen fotokopi cihazının manevi destekçisi değildir.
4. Öğrenci devamsızlığı takip görevi verilemez.
Çünkü rehber öğretmen öğrencinin neden devamsız olduğunu anlamaya çalışır; kimlik numarasını sistemde bulmaya değil.
5. Sınav gözetmenliği veya salon sorumluluğu da onların işi değildir.
Onlar öğrencinin sınav kaygısını azaltmaya çalışırken, sistem onları “sınavda sessizlik sağlama memuru”na dönüştüremez.
Okul Gerçeği: “Hocam Bir El Atar Mısınız?” Sendromu
Her okulda görülür: Rehber öğretmenin kapısı çalar, içeri biri girer ve klasik cümle gelir:
“Hocam, şu öğrenciyi biraz konuşturur musunuz?”
Ardından başka biri:
“Hocam, şu evrakı siz düzenleseniz olur mu, siz bu konularda beceriklisiniz.”
Ve nihayet en sevilen replik:
“Hocam, müdür bey sizi bir anons ettirdi ama konu tam belli değil.”
Bu noktada rehber öğretmenin iç sesi şöyle der:
“Ya bu okulun sorunları bitmez ama ben bitmeyecek sorunları anlamak için buradayım, çözmek için değil!”
Rehber öğretmen danışmandır, görev tanımı bellidir. Onu okulun “her işini halleden kişisi” haline getirmek, hem sistemin ruhuna hem mesleğin etik değerlerine aykırıdır.
E-E-A-T Perspektifinden: Neden Bu Görevler Verilmemeli?
E-E-A-T ilkelerine (Deneyim, Uzmanlık, Yetkinlik, Güvenilirlik) göre düşünelim:
Rehber öğretmen, psikolojik danışma ve rehberlik alanında uzmanlık eğitimi almıştır. Onun işi öğrencinin ruh sağlığını, sosyal ilişkilerini, akademik yönelimini desteklemektir.
Birine fotokopi çektirmek veya nöbet tutturmak bu uzmanlığı değersizleştirir.
Ayrıca bu tür görevlendirmeler, hem mesleki sınır ihlalidir hem de rehberlik hizmetlerinin kalitesini düşürür.
Yani mesele “iş bölümü” değil, “meslek etiği”dir.
Bir rehber öğretmen nöbet tutarken öğrencinin kaygı bozukluğunu fark edemez, çünkü o anda zil sesine odaklanmıştır.
Gerçek Hayattan Birkaç Sahne: Mizahla Gelen Farkındalık
– “Hocam, rehberlik odasında bir dolap var, orayı arşiv yapabilir miyiz?”
“Tabii, yeter ki ben de orayı stres arşivi olarak kullanayım.”
– “Hocam, şu dilekçeyi onaylatabilir misiniz, siz yazıda iyisiniz.”
“Ben yazıda iyiyim ama bu yazı beni depresyona sokabilir.”
– “Hocam, siz biraz öğrencilerle bahçede takılın, motivasyon olur.”
“Ben motivasyonun kaynağıyım ama güneş çarparsa terapi yapamam.”
Bu örnekler komik görünebilir, ama işin özü ciddi:
Rehber öğretmenin asli görevi; öğrencinin, öğretmenin ve velinin psikolojik ve sosyal uyumunu sağlamaktır.
Bir Forumun Son Sorusuyla Bitirelim:
Peki sizce, rehber öğretmenlerin bu kadar “çok yönlü” görülmesi onların yetkinliğini mi gösteriyor, yoksa sistemin onlardan ne bekleyeceğini bilmemesini mi?
Belki de sorun, rehber öğretmenlerin “yardımseverliği” ile “sınır koyma becerisi” arasındaki ince çizgide gizlidir.
Unutmayalım: Her rehber öğretmen bir kahramandır ama süper kahraman değildir.
Ve onların süper gücü, fotokopi çekmek değil; bir gencin hayatını değiştirecek o tek doğru cümleyi zamanında söyleyebilmektir.